Bir sonraki İstanbul seyahatinizde kesinlikle ziyaret etmeniz gereken yerleri merak ediyor musunuz? Bu içeriğimizde İstanbul Gezilecek Yerler ile karşınızdayız.

Bu içerik İstanbul Gezi Rehberi rehberinin alt kapsamıdır. İstanbul seyahatinizle alakalı ayrıntılı ipuçları için ilgili rehberimize göz atabilirsiniz.

Enucuzu, başta uçak bileti, otobüs bileti ve otel rezervasyonu olmak üzere tüm seyahat ihtiyaçlarınızı tek bir platform üzerinden karşılamanıza ve onlarca farklı seçenek arasından en uygun opsiyonu bularak ucuza, taksitli ve indirimli seyahat etmenize yardımcı olur. Siz de ucuz İstanbul uçak bileti için Enucuzu.com’u ziyaret edin ve onlarca farklı hava yolu şirketi arasından size uygun seçeneği bulun!

İstanbul Gezilecek Yerler Listesi

  • Ayasofya Camii
  • Dolmabahçe Sarayı
  • Topkapı Sarayı
  • Rumeli Hisarı
  • Yerebatan Sarnıcı
  • Sultanahmet Camii
  • Galata Kulesi
  • Emirgan Korusu
  • Kapalı Çarşı
  • İstanbul Arkeoloji Müzeleri
  • Yıldız Sarayı

İstanbul Gezilecek Yerler Listesi

1- Ayasofya Camii

İnşasına 360 yılında başlanan ve 537 yılında tamamlanan Ayasofya, İstanbul’un hiç kuşkusuz en önemli kültürel ve tarihi mekanlarından birisidir.

Bizans mimarisinin günümüzde ayakta kalan en büyük örneklerinden birisi olan Ayasofya, İspanya’daki Sevilla Katedrali tamamlanana dek (1507) yaklaşık 1.000 yıl boyunca dünyanın en büyük katedrali idi.

Ayasofya Camii Mimari Tasarımı

Ayasofya, mimari açıdan 82 metre uzunlukta, 73 metre genişlikte ve 55 metre yükseklikte bir yapıdır. Kubbesi yaklaşık 30,5 ila 31,5 metre çapa sahiptir ancak sonraki dönemlerde yapılan onarımlar kubbenin eliptik olmasına neden olduğundan bunu kesin olarak belirlemek mümkün değildir.

O sıralar bu denli geniş bir alan üzerinde bu denli geniş bir kubbe inşa etmenin çeşitli zorlukları vardı.

İmparatorluğun, bu sorunla başa çıkmak için 1. yüzyılda yaşamış olan Helen matematikçi İskenderiyeli Heron’un formüllerini kullanmış olabileceği tahmin ediliyor.

Ayasofya Camii Mimari Tasarımı

Ayasofya’nın içi mozaikler, mermerler, sütunlar ve kaplamalarla süslenmiştir ve sahip olduğu bu heybetli ve gösterişli yapı daha sonraki dönemlerde hem mimari hem de dini açılardan Hristiyanlıkta ve Müslümanlıkta etkiler bırakmıştır.

Ayasofya, başlangıçta bir kilise olarak tasarlanmış olsa da 1453 yılında gerçekleşen İstanbul’un fethinin ardından 1935 yılına kadar cami olarak kullanılmıştır.

1935 ila 2020 yılları arasında müze olarak hizmet veren Ayasofya, 2020 yılında alınan bir kararla tekrar cami olarak ilan edilmiş ve Ayasofya Camii olarak anılır olmuştur.

İstanbul’u ilk kez ziyaret edecekseniz, inşasına başlanan tarih referans alındığında yaklaşık 1.700 yaşındaki bu yapıyı mutlaka yerinde görmelisiniz!

2- Dolmabahçe Sarayı

Dolmabahçe Sarayı, Abdülmecid’in emri ile 1843 ila 1856 yılları arasında İstanbul’un Beşiktaş ilçesine inşa edilen Barok, Geç Barok ve Neoklasik mimari tarzlarından eklektik unsurların geleneksel Osmanlı mimarisi ile harmanlandığı saray kompleksidir.

Dolmabahçe Sarayı

Dolmabahçe Sarayı’nda 285 oda, 46 salon, 6 hamam ve 68 tuvalet bulunmaktadır. Sarayın iç ve dış mekan düzeni ve tasarımı Avrupai uygulamaların Tanzimat döneminde Osmanlı kültürü ve sanatı üzerindeki etkilerini yansıtmaktadır.

Dolmabahçe Sarayı, inşaat sürecinin sona erdiği 1856 yılından 1887 yılına ve 1909 yılından 1922 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun ana idari merkezi olarak hizmet vermiştir. 1887 ila 1909 yıllarındaki ara dönemde Yıldız Sarayı kullanılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu, Dolmabahçe Sarayı henüz inşa edilmeden önce ana idare merkezi olarak Topkapı Sarayı’nı kullanmaktaydı ancak Topkapı Sarayı, o sıralar Avrupalı hükümdarlar tarafından kullanılan saraylara nazaran modern hatlardan, lüksten ve konfordan yoksun olduğundan Abdülmecid, Dolmabahçe Sarayı’nın inşa edilmesine karar vermişti.

Dolmabahçe Sarayı

Dolmabahçe Sarayı’nın inşası yaklaşık 5.000.000 Osmanlı altınına mal oldu ki bu miktar aşağı yukarı 35 ton altına denk gelmektedir.

Bu satırları kaleme aldığımız sırada (Mayıs 2024) yaklaşık maliyetin günümüz hesabı ile 84.525.000.000 TL ya da $2.615.000.000 olduğu da söylenebilir.

İlgili tutar o sırada Osmanlı İmparatorluğu’nun yıllık vergi gelirinin 1/4 oranındaki kısmına tekabül etmekteydi ve inşaat büyük oranda devalüasyon, para basımı ve dış krediler ile finanse edildi.

Harcamalar bir noktada devletin bütçesine inanılmaz bir yük getirdi ve Osmanlı İmparatorluğu, Ekim 1875’te kamu borcunu ödeyemeyerek temerrüte düştü.

3- Topkapı Sarayı

1465 yılında inşası tamamlanan ve o tarihten Dolmabahçe Sarayı’nın inşasının tamamlandığı 1856 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun ana idare merkezi olarak hizmet veren Topkapı Sarayı, uzun bir süre boyunca Osmanlı İmparatorluğu padişahlarının birincil ikametgahı olmuştur.

Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı’nın inşasına Fatih Sultan Mehmet’in emri ile İstanbul’un fethinden (1453) altı yıl sonra (1459) başlanmıştır ve inşası altı yıl kadar (1465) sürmüştür.

Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı, uzun bir süre onu Beyazıt Meydanı’ndaki Eski Saray’dan ayıran Yeni Saray adı ile anılmış olmakla birlikte günümüzdeki adını nispeten yakın bir dönemde almıştır.

Saray, 1509 yılındaki Büyük İstanbul Depremi gibi çeşitli olaylardan sonra çeşitli açılardan yenilemelere ve genişlemelere tabi tutulmuştur ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde dönemin padişahlarının deniz kenarındaki sarayları tercih etmesi sebebi ile giderek önemini yitirmeye başlamıştır.

Topkapı Sarayı

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte Topkapı Sarayı müzeye dönüştürülmüş ve Topkapı Sarayı Müzesi olarak anılmaya başlanmıştır.

Antalya’daki Swandor Hotels & Resorts Topkapı Palace, Topkapı Sarayı’nın çeşitli açılardan bir tür kısmi kopyasını oluşturacak şekilde tasarlanmıştır.

4- Rumeli Hisarı

Fatih Sultan Mehmet’in emri ile İstanbul kuşatmasından önce, 1451 ila 1452 yılları arasında inşa edilen Rumeli Hisarı, orta çağ döneminden kalma bir Osmanlı kalesidir.

Rumeli Hisarı

Rumeli Hisarı zaman zaman Boğazkesen Hisarı olarak da bilinir. Kelime anlamı bakımından Hisar, “bir kentin ya da önemli bir yerin korunması için yapılmış, yüksek duvarlı ve kuleli, çevresinde koruyucu hendekler de olabilen kale.” anlamına gelir.

Rumeli Hisarı, İstanbul Boğazı’nın 698 metre ile en dar kesimine, Anadolu yakasındaki Anadolu Hisarı’nın karşısına inşa edilmiştir ve amacı İstanbul’un fethi sırasında Karadeniz’den gelebilecek askeri ve lojistik destek saldırılarını engellemektir.

Rumeli Hisarı

Rumeli Hisarı’nda üç ana kule ve bir küçük kule bulunmaktadır. Ayrıca ana kuleleri birbirine bağlayan surlara bağlı on üç gözetleme kulesi vardır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’u fethetmesinin ardından Rumeli Hisarı, farklı devletlerin elçilikleri için bir tür gümrük kontrol alanı ve zaman zaman da hapishane olarak kullanılmıştır.

1509 Büyük İstanbul Depremi sırasında ağır hasar gören yapı daha sonraki dönemde onarılarak günümüze dek ulaşmayı başarmıştır.

Rumeli Hisarı günümüzde müze işlevine ek olarak konser, etkinlik ve festivaller için açık hava eğlence mekanı olarak hizmet vermektedir.

5- Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı, Bizans İmparatoru I. Justinianus (tahmini 526 –  527) döneminde inşa edilmiş bir kapalı su sarnıcıdır.

Yerebatan Sarnıcı

İstanbul’da yerin altında çok sayıda kapalı su sarnıcı bulunmaktadır ve Yerebatan Sarnıcı bunlar arasında en büyük olanıdır.

Yerebatan Sarnıcı, Tarihi Yarımada’da Ayasofya’nın 200 metre, Sultanahmet Camii’nin 350 metre ve Topkapı Sarayı’nın 550 metre uzağında konumlanmaktadır.

Sarnıç başlangıçta o bölgede yaşamakta olan halkın su ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmıştı. Tarihi metinlere göre Yerebatan Sarnıcı’nın inşasında yaklaşık 7.000 kölenin çalışmıştır.

İstanbul Gezi Rehberi

Yerebatan Sarnıcı, Osmanlı İmparatorluğu İstanbul’u fethettikten sonra da su ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynamıştır. Hatta Topkapı Sarayı’nın su ihtiyaçları da Yerebatan Sarnıcı’ndan karşılanmıştır.

Yerebatan Sarnıcı kısa bir süre önce restore edilmiştir. Sarnıç artık su ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamakta kullanılmasa da içinde ziyaretçiler için hala bir miktar su tutulmaktadır.

Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı’ndaki iki sütunun kaidesinde Medusa’nın yüzünün ters bir şekilde yer aldığı oyma türü bloklar kullanılmıştır. Bu blokların kökeni bilinmemektedir ancak Geç Roma dönemine ait bir yapıdan söküldükten sonra, sonradan Yerebatan Sarnıcı’na getirildiği düşünülmektedir.

Bloklar, o dönemin gelenekleri doğrultusunda Gorgonlar’ın bakışlarının gücünü yok etmek için yanlara doğru yönlendirilmiş ve ters çevrilmiştir.

Yerebatan Sarnıcı’nın popüler kültürdeki yansımaları James Bond: From Russia with Love (Film), Assassin’s Creed: Revelations (Oyun), Cehennem – Dan Brown (Kitap) ve Age of Empires IV (Oyun) gibi çok sayıda örnekte görülebilir.

6- Sultanahmet Camii

I. Ahmed döneminde 1609 ila 1617 yılları arasında inşa edilen Sultanahmet Camii, İstanbul’un en ikonik ve en köklü eserlerinden birisidir.

Sultanahmet Camii

Sultanahmet Camii, o sıralar Osmanlı İmparatorluğu’nun klasik mimari planı olan dört yarım kubbe ile çevrili bir merkezi kubbeden oluşmaktadır.

Caminin her iki yanında toplam altı minare ve önünde geniş bir avlu bulunmaktadır.

Sultanahmet Camii

Sultanahmet Camii’nin iç mekanı binlerce İznik çinisi ve genellikle mavi renkteki boya kullanılarak hazırlanmış olan çok sayıda bitkisel motifle süslenmiştir.

Blue Mosque

Bu mavi ağırlıklı ton nedeni ile Sultanahmet Camii yurt dışında genellikle Mavi Cami anlamına gelen Blue Mosque adı ile bilinir.

Sultanahmet Camii de tıpkı Ayasofya, Topkapı Sarayı ve Yerebatan Sarnıcı’nda olduğu gibi Tarihi Yarımada bölgesinde bulunmaktadır.

Caminin konumu, büyüklüğü ve minare sayısı göz önüne alındığında I. Ahmed’in Ayasofya’ya rakip olacak ve hatta onu aşacak bir eser yaratmayı planlamış olması muhtemeldir.

Sultanahmet Camii

Sultanahmet Camii’nin içinde bulunduğu arazi henüz inşaat başlamadan önce aralarında Sokollu Mehmet Paşa’nın da bulunduğu çok sayıda Osmanlı vezirinin sarayları tarafından kullanılmaktaydı.

Bu nedenle alanın kamulaştırılması nispeten maliyetli olacaktı.

O sıralar ekonomik anlamda bazı baskılar yaşamakta olan Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı ulemalar, padişahın bir imparatorluk camisini yalnızca fetihlerden elde edilen ganimetler ile finanse edebileceğini savunarak inşaat sürecini protesto etmişti.

I. Ahmed o sıralar henüz büyük bir fetih kazanamamıştı ve inşaat masraflarını hazineden fonlamak zorundaydı.

I. Ahmed tüm bu muhalefete rağmen projenin inşaatını sürdürmeye devam etti ancak ulema bir noktada Müslümanların camide namaz kılmasını yasaklayacak kadar tepki gösterdi.

Sultanahmet Camii

Sultanahmet Camii’nin inşaatı 1609 yılında başlamış ve 1617 yılında sona ermiştir ancak caminin bazı kitabelerinde tamamlanma yılı 1616 olarak da geçer. I. Ahmed de ya aynı dönemlerde ya da hemen sonrasında, 1617 yılında hayatını kaybetmiştir.

Akademisyen Godfrey Goodwin, caminin inşasına ilişkin son muhasebe raporunun I. Ahmed’in halefi olan I. Mustafa tarafından imzalandığını belirtmektedir ki bu da I. Ahmed’in Sultanahmet Camii henüz tamamlanmadan hayatını kaybettiği anlamına gelir.

Nihai durumda Sultanahmet Camii’nin ihtişamı, dekorasyonu ve eserin kutlanması için düzenlenen halka açık törenler başlangıçta yaşanan tartışmaları geride bırakmış ve Sultanahmet Camii, şehrin en ikonik camilerinden birisi haline gelmiştir.

7- Galata Kulesi

Beyoğlu’nun ve İstanbul’un en önemli simgelerinden birisi olan Galata Kulesi, Bizans İmparatorluğu döneminde inşa edilmiş Romanesk mimari tarzına sahip bir gözetleme kulesidir.

Türkiye’deki İlçeler Listesi (Alfabetik)

Galata Kulesi’nin bulunduğu bölgede daha öncesinde I. Justinianus tarafından inşa ettirilmiş olan başka bir kule bulunuyordu ancak bu kule 1204 yılındaki Konstantinopolis Kuşatması sırasında Haçlı Ordusu tarafından yıkıldı.

O sıralar Bizans İmparatorluğu ile ittifak halinde olan Cenevizliler, 1267 yılında Galata bölgesinde bir Ceneviz kolonisi kurdular ve etrafı surlarla çevrili olan Galata Kulesi, ilk olarak 1348 yılında koloninin genişletilmesi sırasında bölgenin en yüksek noktasına inşa edildi.

Galata Kulesi
Matrakçı Nasuh’un İstanbul minyatüründe Galata Kulesi’nin aktarılış biçimi.

Kule, başlangıçta İsa Kulesi anlamına gelen Christea Turris olarak adlandırılmıştı ve o zamanlar yaklaşık 66,9 metre yüksekliği ile kentin en yüksek yapısıydı.

Osmanlı İmparatorluğu, 1453 yılında İstanbul’u fethettikten sonra Ceneviz kolonisini kaldırmıştır. 19. yüzyılda, şehrin kuzeye doğru genişlemesi ile birlikte Galata Kulesi’nin çevresindeki surların da çoğu yıkılmıştır.

Günümüzde bu surlardan geriye sadece günümüzde Galata Surları olarak bilinen küçük bir bölüm kalmıştır.

Ancak Osmanlı İmparatorluğu, İsa Kulesi’ne dokunmama kararı aldı ve hatta onu bir dönem hapishane olarak kullandı.

Evliya Çelebi tarafından hazırlanan Seyahatname’de Hezârfen Ahmed Çelebi’nin 1638 yılında Galata Kulesi’nden kuş kanatlarına benzer bir araç kullanarak atladığı ve bugünün Üsküdar’ındaki Doğancılar Meydanı’na kadar süzülerek ilk kıtalar arası uçuşu gerçekleştirdiği belirtilir.

Hezârfen Ahmed Çelebi

Ancak Çelebi’nin Seyahatnamesi zaman zaman çeşitli açılardan doğrulanması güç hatta bilgiler barındırdığından, anlatı başka bir kaynakta yer almadığından ve kimi tarihçiler ve mühendisler bu anlatımı bilimsel açıdan tutarsız bulduğundan anlatının gerçek olup olmadığı şüphelidir.

Modern Osmanlı tarihçilerinin önemli bir kısmı ise bu uçuşun büyük bir ihtimalle gerçek olduğunu ancak Çelebi’nin “muhtemelen” biraz abartarak aktardığını belirtmektedir.

Galata Kulesi, 1717 yılından itibaren tıpkı Beyazıt Kulesi gibi şehri yangınlara karşı gözetlemek için kullanıldı. 1794 yılında kulenin çatısı kurşun ve ahşap ile güçlendirildi ancak çıkan bir yangın sonrasında merdivenleri ağır hasar gördü.

Galata Kulesi
Türk Fotoğrafçı Pascal Sébah’ın imzalı albüm baskısında Galata Kulesi (1875 – 1886)

1831’de kulede başka bir yangın daha yaşandı. 1875’te fırtına sırasında kulenin konik çatısı yıkıldı ve 1965 ila 1967 yılları arasında gerçekleşen restorasyona kadar Galata Kulesi çatısız kaldı.

Galata Kulesi, 2020 yılında oldukça kapsamlı bir restorasyondan geçti ve müze olarak hizmete açıldı.

8- Emirgan Korusu

47,2 hektarlık alanı ile İstanbul’un en büyük halka açık şehir parkı olan olan Emirgan Korusu’nda aralarında kimi oldukça nadir olan 120’den fazla bitki türü bulunmaktadır.

Emirgan Korusu

Park, özellikle de İstanbul’un hareketli yaşamından bir süre için uzaklaşmak ve doğal güzelliklerin tadını çıkarmak isteyenler tarafından tercih edilmektedir.

Emirgan Korusu ayrıca her sene Nisan ayında düzenlenen ve etkinlikler, konserler ve sergiler ile kutlanan Lale Festivali ile tanınmaktadır.

Emirgan Korusu

Bizans İmparatorluğu döneminde günümüzde Emirgan Korusu’nun bulunduğu alan selvi ağaçları ile kaplıydı ve Selvi Ormanı olarak biliniyordu.

Arazi, 16. yüzyılda Feridun Ahmed Bey’e verildi ve alan Feridun Bey Parkı olarak anılır oldu.

Takvimler 17. yüzyılı gösterdiğinde Padişah IV. Murad, araziyi kuşatma altındaki kalesini hiçbir direnişle karşılaşmadan teslim eden ve Osmanlı saflarına katılarak onu İstanbul’a kadar takip eden Emirgûneoğlu Yusuf Paşa’ya tahsis etti.

Feridun Bey Parkı’nın adı önce Emirgûne olarak değiştirilmiş ve zaman içinde bugünkü ismi olan Emirgan haline gelmiştir ancak isim sabit kalsa da mülkün sahibi takip eden yüzlerce yıl içinde birden fazla kez daha değişmiştir.

Mülkün nihai sahipleri 1938 ila 1949 yılları arasında Beyaz Köşk’ün, Sarı Köşk’ün ve Pembe Köşk’ün de aralarında bulunduğu tüm park alanını İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağışladılar. Günümüzde Emirgan Korusu’nun mülkiyeti tamamı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aittir.

9- Kapalı Çarşı

Kapalı Çarşı dünyanın en büyük ve en eski kapalı alan pazarlarından birisidir ve dünyanın ilk alışveriş merkezlerinden birisi olarak kabul edilir.

Kapalı Çarşı

Gelecekte Kapalı Çarşı’nın günümüzdeki haline evrilecek olan alanın inşası İstanbul’un fethinden birkaç sene sonra, 1455 ila 1456 yılları arasında İstanbul’daki ekonomik aktiviteleri canlandırma ve güçlendirme hedefi ile başladı.

Kapalı Çarşı’nın kademeli genişletmelerin ve geliştirmelerin sonucunda günümüzdeki halini alması ise 1730 yılını buldu.

Osmanlı İmparatorluğu’nun üç farklı kıtaya yayılmış olan büyüklüğü ve Asya ile Avrupa kıtaları arasındaki kara yolu ulaşımındaki tam kontrolü, Kapalı Çarşı’yı ve çevresindeki hanları Akdeniz ticaretinin merkezi haline getirdi.

Kapalı Çarşı

Öyle ki bazı Avrupalı seyyahlara göre Kapalı Çarşı, 19. yüzyılın sonuna kadar satışa sunulan malların çeşitliliği, kalitesi ve bolluğu açısından rakipsiz durumdaydı.

Kapalı Çarşı, inşa edildiği tarihten bu yana çok sayıda depreme ve yangına maruz kalmış, kimi zaman oldukça ciddi hasar almıştır.

Çarşı, 2014 yılında yıllık 91.250.000 ziyaretçi ile dünyanın en çok ziyaret edilen turistik mekanları listesinde birinci sırada yer aldı.

10 – İstanbul Arkeoloji Müzeleri

İstanbul Arkeoloji Müzeleri; Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç müzeden oluşan bir arkeoloji müzesi grubudur.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri

Bu müzelerde dünya tarihinin hemen her dönemine ve hemen her uygarlığına ışık tutan bir milyondan fazla eser ve nesne bulunmaktadır. Eserler, özellikle Türk, Roma ve Helenistik dönemlere ışık tutmakta başarılıdır.

Müzelerdeki en önemli eserlerden bazıları İskender Lahdi, Ağlayan Kadınlar Lahdi, Tabnit Lahdi, Satrap Lahdi, Sidon’un Likya Lahdi, İştar Kapısı, Bergama Zeus Sunağı’nın bir kısmı, Türkiye’de kalan az sayıdaki parçadan birisi olan Halikarnas Mozolesi olarak sıralanabilir.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ni haftanın her günü 09:00 ila 18:00 saatleri arasında MüzeKart ile ziyaret edebilirler.

11- Yıldız Sarayı

Yıldız Sarayı, II. Abdülhamid’in emri ile inşa edilen ve inşası 1880 yılında tamamlanan, İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde bulunan bir saray kompleksidir.

1922 yılından bu yana ziyaretlere kapalı olan Yıldız Sarayı, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Milli Saraylar Başkanlığı’na devrildi ve aynı yıl içinde restorasyona alındı.

Milli Saraylar Başkanlığı tarafından yürütülen restorasyonun sona ermesi sonucunda Yıldız Sarayı’nın 19 Temmuz 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla müze olarak kullanıma açılacağı ve 20 Temmuz 2024 tarihinde ise ilk ziyaretçilerini kabul edeceği açıklandı.

Yıldız Sarayı Rehberi: Özellikleri, Ziyaret Saatleri, Giriş Ücreti

1880 yılında tamamlanan Yıldız Sarayı, İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde konumlanmaktadır. Yıldız Sarayı’nın bulunduğu alan daha öncesinde ormanlık bir alandı ancak I. Ahmed (1603 – 1617) döneminde imparatorluk arazisi olarak ilan edildi ve I. Ahmed ve daha sonraki padişahlar tatillerini bu bölgede geçirmekten keyif aldılar.

Yıldız Sarayı, sıradan bir saray olmaktan ziyade Osmanlı mimarisinde sıkça tercih edilen türde; Büyük Mabeyn Köşkü, Küçük Mabeyn Köşkü, Çit Kasrı, Harem Dairesi, Limonluk, Hamam, III. Selim Çeşmesi, Ada Köşkü, Cihannüma Köşkü, İmparatorluk Porselen Fabrikası, Yıldız Tiyatrosu ve Opera Binası gibi farklı binaların bir arada toplanmasından oluşan bir kompleks olarak da tanımlanabilir.

Dolmabahçe Sarayı, inşaat sürecinin sona erdiği 1856 yılından 1887 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun ana idari merkezi olarak hizmet vermiş olsa da II. Abdülhamid, Dolmabahçe Sarayı’na denizden yapılabilecek olan olası saldırılardan çekindiği için 1887 ila 1909 yılları arasında Yıldız Sarayı’na geçiş yaptı.

Böylece Yıldız Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun dördüncü ana idare merkezi haline geldi.

31 Mart Vakası sonucunda II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi sonrasında Yıldız Sarayı’nın önemi giderek azalmış, Yıldız Sarayı yağmalanarak bazı bölümleri ateşe verilmiştir.

1922 yılında saltanatın kaldırılması ile birlikte Yıldız Sarayı, 19 Temmuz 2024 tarihine kadar sürecek yüz yılı aşkın süreçte kapılarını dış dünyaya kapatmıştır.

Yıldız Sarayı Rehberi: Özellikleri, Ziyaret Saatleri, Giriş Ücreti

Yıldız Sarayı üç avludan oluşmaktaydı:

Birincisi, padişah ve diğer yönetim kadrosu için ayrılmıştı. Bu avluda hükümet yetkililerinin çalışma alanları, II. Abdülhamid’in özel kütüphanesi ve cephanelik bulunmaktaydı.

İkincisi, padişahın ve ailesinin özel yaşam alanıydı. Üçüncüsü ise dış bahçelerin ve fabrikaların olduğu alandı. Burada II. Abdülhamid’in isteği üzerine getirilen, en nadir çiçeklerden ve bitkilerden bazıları bulunuyordu.

İstanbul’da Gezilecek Diğer Yerler

  • İstanbul Boğazı
  • Kız Kulesi
  • Süleymaniye Camii
  • Ortaköy Camii
  • Fatih Camii
  • Yıldız Parkı
  • Beylerbeyi Sarayı
  • Mısır Çarşısı
  • Beyoğlu
  • Eminönü
  • Pierre Loti Tepesi
  • Haydarpaşa Garı
  • Çamlıca Kulesi
  • Belgrad Ormanı
  • Miniatürk
  • İstanbul Oyuncak Müzesi
  • Sakıp Sabancı Müzesi
  • Rahmi M. Koç Müzesi
  • Pera Müzesi

Sonuç

Bu içeriğimizde İstanbul Gezilecek Yerler ile karşınızdaydık. İstanbul seyahatiniz sırasında özellikle ziyaret etmenizi önerdiğimiz mekanların kısa bir özetini yukarıdaki listemiz üzerinden kontrol edebilirsiniz.

Bu içerik İstanbul Gezi Rehberi rehberinin alt kapsamıdır. İstanbul seyahatinizle alakalı ayrıntılı ipuçları için ilgili rehberimize göz atabilirsiniz.

Enucuzu, başta uçak bileti, otobüs bileti ve otel rezervasyonu olmak üzere tüm seyahat ihtiyaçlarınızı tek bir platform üzerinden karşılamanıza ve onlarca farklı seçenek arasından en uygun opsiyonu bularak ucuza, taksitli ve indirimli seyahat etmenize yardımcı olur. Siz de ucuz İstanbul uçak bileti için Enucuzu.com’u ziyaret edin ve onlarca farklı hava yolu şirketi arasından size uygun seçeneği bulun!

Enucuzu.com

Enucuzu.com ile en ucuz uçak ve otobüs bileti kampanyalarını takip edin, bir sonraki seyahatinizi şimdiden planmaya başlayın!


enucuzu.com ©2023 – Tüm Hakları Saklıdır